30 Mart 2012 Cuma

Ben Ben Ben Bensimon

Paris yıllarımda keşfettiğim ve  Pazar günlerimin vazgeçilmezi bir marka.
I discovered it during my years in Paris and I carried it nearly all Sundays in Paris.

Kendisi Parizyen bayanların bir klasiği. Özelliklede şık spor tarzı ve de Parizyenlerin" olmazsa olmazı" spor ayakkabıları ile.Kısacası bir Paris klasiği.  İkinci dünya savaşından hemen sonra Charles Bensimon tarafından yaratılan marka, yıllardan bu yana başarılı bir aile şirketi olarak Paris'in daracık sokaklarında trendy cafélerinde sohbete dalmış stil Parizyenlerin markası...
Actually it's a typical Parisian classic for Parisian women who enjoy wearing sports chic. Especially its sneakers are the "must have" piece for Parisians. Just after the Second World War Charles Bensimon created his  own brand. Since then this successful family company Bensimon has become the brand of Parisian women who likes to go trendy cafés in the narrow streets of Paris.


St. Germain des Prés'deki Bensimon butiği.
One of the boutiques of Bensimon in the area of St. Germain des Prés.


Bensimon sneakers.




21 Mart 2012 Çarşamba

René Lacoste

 Spor şıklığın vazgeçilmezi küçük yeşil timsahın  yaratıcısı René Lacoste. Kendisi 1920lerde Fransızların medarı iftiharı tenisçisi. İlk olarak 1927'de ve de arkasından 1928'de Davis kupasını Amerikalılardan alıp Fransaya götüren ekibin "timsah" lakaplı oyuncusu. Tabii aynı yıllarda  Roland Garros ve Wimbledon tenis turnuvalarının da yenilmez şampiyonu.

René Lacoste the creator of the green small crocodile entered the legend of tennis when he and his team mates stole the Davis cupaway from the Americans for the first time in 1927 and again in 1928. He also won Wimbledon and Roland Garros in 1920s. His nickname was Crocodile.




René Lacoste'a "timsah" lakabı Amerikan basını tarafından Fransız ekibinin kaptanıyla giriştiği bir iddia sonucunda verilmişti. Kendisi kupayı Fransa'ya getirdiği taktirde, takım kaptanından timsah derisinden özel olarak yapılmış bir valiz istemişti. Yaptığı uzun ve son derece yorucu maçın sonunda timsah derisi valizine kavuşmuştu. Halkta kendisine verilen bu lakabı benimsemişti çünkü René Lacoste maçlarını timsaha benzeyen dayanıklılığı sayesinde kazanmıştı. Çok uzun süren maçların sonunda rakibini bitkin düşürüp, timsaha benzetilen direnci ve sabrı sayesinde şampiyonluklarına bir yenisini daha eklemişti.

The American press gave him the nickname"Crocodile" after a bet between him and the captain of the French tennis team.
He wanted a special suitcase made of crocodile leather in return of the Davis cup. He brought the Davis cup to France and he had his special suitcase made of crocodile leather. The public liked his nickname as he had won many matches thanks to his tenacity like a real crocodile.




27 yaşında sağlık problemlerinden dolayı hastalanıp tenisi bıraktığında yarattığı markanın logosu kendi lakabı timsah olmuştu.René Lacoste tenis oyuncuları için kısa kollu pololar tasarlamıştı. Şimdilerin rengarenk  Lacoste poloları ilk olarak sadece beyaz olarak üretilmişti..
 İşte bu da spor şıklığın stil ve en çok taklit edilen markasının yaratıcısının hikayesinden kısacık bir kesitti...

When he stopped playing tennis at the age of 27, he created his mark and used his nickname as the logo of his mark. He first designed short -sleeved shirts in white for the tennis players.After that Lacostehas become of the most stylish names for the sportswear.



Réne Lacoste'un ölümünden kısa süre önce çektirdiği bir fotoğraf.

14 Mart 2012 Çarşamba

Modanın kültü "Trençkotlar"/ The cult of the fashion world "The Trenchcoat"

Şu dolabımızın vazgeçilmezi, yağmurda yoldaşımız, her sezon modanın olmazsa olmazı trençkotlarımız var ya...Benim asıl ilgilendigim sevgili trençlerimizin ataları aslında.
19.yüzyılın sonlarında Burberry gabardin kumaştan soğuğa ve yağmura dayanıklı mantolar ve ceketler ürettiğnde bu ceketler ve mantolar daha çok avcılar tarafından kabul görür. Tabii dönemin ordusu için ürettiği çadırları da unutmamak gerek.
Ancak trençkot'un asıl ortaya çıkışı 1.Dünya savaşında olmuştur. Thomas Burberry, savaştan epeyce önce 1901'de İngiliz ordusu için kullanışlı ve de dayanıklı trençkotlarını tasarlamıştı." Trenchcoat" aslında İngilizce bir kelimedir. İngilizcede "Trench" kelimesinin anlamı hendek demektir. 1. Dünya Savaşı ağır ve kanlı bir cephe savaşıdır ve de askerler hendeklere saklanarak savaşırlar. Savaş esnasında ağır ve kullanışsız mantolarının yerine Thomas Burberry'nin önceden tasarlamış olduğu trençkotlarını tercih ederler.  Fransız ve İngiliz askerler 1. Dünya Savaşında trençkotları ile savaşırlar.

Our precious trenchcoats, the cult of our wardrobes...Actually, I am more interested in their history.
During the end of the 19th century, Burberry started to sew under the name of gabardine, the coats and jackets for the hunters. He also made tents for the army.After that Thomas Burberry designed for army officers trenchcoats. But trench appeared definitely during the 1st World War.Trench coat was developed as an alternative to the heavy serge great coats worn by British and French soldiers in their trench during the war.




Bir İngiliz askeri trençkotu ile...
 A British soldier with his trenchcoat...

 Sonra ne olurda bu askerlerin kullandığı trençler dolaplarımızın gelip başköşesine oturur. Onun cevabıda şu meşhur klasik ötesi Casablanca filminde yatar. 1942 yılında stil ötesi aktör Humprey Bogart meşhur filmin meşhur sahnelerinde trençkotunu giyer ve arkasından da Humprey Bogart'ın kadın erkek bütün hayranları kendilerine hemen birer trençkot edinirler. Trençkot modasını bir başka aktör Robert Mitchum izler. Ve de bu hikaye günümüze kadar sürüp gelir.

Afterwards, what happened??? and these trenchcoats have become the king of our wardrobes. The answer lies in the famous movie Casablanca. In 1942 Humprey Bogart starred in Casablanca with trench, and men and women everywhere followed him. Afterwards Robert Mitchum appeared on screen with his trenchcoat.



Humprey Bogar trençkotu ile.
Humprey Bogart with his trenchcoat.


Humprey Bogart, Casablanca filminde.
Humprey Bogart in Casablanca.


Robert Mitchum 1947'de trençkotu ile.
Robert Mitchum with his trenchcoat in 1947.

Ve de şimdilerde Burberry'nin en çok satan trençkotu halen çok revaşta.
Here is the Burberry's best seller model  in our modern times.




6 Mart 2012 Salı

Kırmızı Ruj / Red Lipstick



Kırmızı Ruj...Stil sahibi kadınların vazgeçilmez aksesuarı. Eski Mısır'da kadınların dudaklarını belirginleştirmek için kullandıkları renk kırmızı. Eski Mısır'ın  güzeller güzeli kraliçesi Kleopatra'nın dudaklarının rengi kırmızı.

Red Lipstick...An indispensable accessory of stylish women. In ancient Egypt women were already using red coloring to emphasize their lips. Red, the color of Cleopatra the beautiful queen of ancient Egypt.


Sonraları 16.yy'da Fransız usulü boyanmış dudakların rengi kırmızı. Ancak kırmızı dudakların moda dünyasına çıkmamak üzere girişi 1920lerin sonlarında olur. 1930larda Mavi Melek Marlene Dietrich'in dudak rengidir kırmızı.

In 16th century France painted lips were agenerally accepted phenomenon. However,it was only the wild 1920s that red lips became an integral part of fashion. Red , Marlene Dietrich's,( Blue Angel's) color...

Marlene Dietrich.

Diana Vreeland, 1960larda modanın en önemli ismi, Amerikan Vogue dergisinin stil sahibi editörüdür. Dönemin en önemli moda yazarıdır aynı zamanda da bir kırmızı hayranıdır. Kırmızı rujsuz asla diyen stilkoliktir kendisi. Diana Vreeland'ın New York'taki apartmanı kırmızı dekorasyonu ile dillere destandır.

Diana Vreeland was the editor-in-chief of American Vogue in the 1960s. She was the most influential fashion journalist in the world. She was an enthusiastic champion of the color red. You could not see her without her red lipstick. Her apartement in New York is famous for its red decoration.


Diana Vreeland


Diana Vreeland New York'ta ki evinde.
Diana Vreeland at her flat in New York.

Diana Vreeland by Andy Warhol 1980

Pablo Picasso'nun stil sahibi kızıdır Paloma Picasso.O da bir kırmızı hayranıdır. Paloma Picasso kendi tasarımı takıları adını taşıyan parfümü ile 1980lerin en stil sahibi kadınlarındandır.

Paloma Picasso the daughter of Pablo Picasso was among the most stylish women of the 80s. She was the big fan of red color.



Kırmızı rujun di

3 Mart 2012 Cumartesi

Vanessssaaa Brunoooo

Parisli bir marka Vanessa Bruno. Moda dünyasına adım attıktan sonra, kendini hemen kabul ettiren, kendine özgü sadeliği ve her zaman tercih ettiği sade renkleriyle elegan aynı zamanda taşınması kolay tasarımlarıyla hazır giyimin Parizyen kraçilerinden Vanesa Bruno. 2012 ilkbahar- yaz koleksiyonunda da çizgisinden şaşmamış. O hayran olduğum 60'lar ruhunu yansıtmış.
Vanessa Bruno is definetely one of those French..actually Parisian brands that has quickly infiltrated the fashion scene and made itself just as elegant,easy and cool. I think she is among the Parisian queens of ready-to-wear. Her Spring-Summer collection of 2012 reflects 60's state of mind.